Türkçenin yazı dili olarak ortaya çıkışı, elimizde bulunan kaynaklara göre Eski Türkçeye dayanmaktadır. Eski Türkçeden sonra Türk toplulukları yayıldıkları geniş coğrafya içerisinde kurmuş oldukları devletlerde farklı yazı dilleri oluşturmuşlardır ve oluşturulan bu yazı dilleri ana hatlarıyla Doğu ve Batı Türkçesi olarak iki grupta ele alınmaktadır. Eski Türkçenin daha yakın bir devamı olarak kullanılmaya başlayan Doğu Türkçesi 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar ortak bir yazı dili olarak kullanılmaya devam etmiştir ve uzun bir süre kullanılan bu yazı diline sonradan Çağatay Türkçesi adı verilmiştir. 14. yüzyılın sonlarına doğru başlayan Çağatay Türkçesi Ali Şer Nevai ile birlikte en yüksek seviyeye ulaşarak 20. yüzyıla doğru kendisini çağdaş Özbek Türkçesine bırakmıştır (Ergin, 1992: 211). 20. yüzyılın başlarına doğru uzun süre ortak yazı dili olarak devam ede gelen Çağatay Türkçesi, yerini Türkistan coğrafyasında yaşayan Türk topluluklarının yazıya kendi ağız özelliklerini yansıtmaya başlamasıyla birlikte yavaş yavaş geçiş dönemi eserleri dediğimiz dil özelliklerini taşıyan mahallileşmiş yeni yazı dillerine bırakmaya başlamıştır. Bu dönemde Türk topluluklarını tek bir yazı dili üzerinde toplamaya çalışan Gaspıralı, ortak bir yazı diline geçmeden önce ilk başta yerel Türk lehçelerinde eğitim yapılmasını ve üç, dört yıl içinde yerel lehçelerde eğitim yapılarak toplum içerisinde okuma yazma oranın artmasından sonra ortak Türk yazı diline geçilmesi gerektiğini ileri sürmüştür (Akpınar, 2008: 102-104). Bu süreçten itibaren o dönemde yetişmiş olan aydınlar kendi lehçelerinde hızlı bir şekilde okuma yazmayı öğretmek için ders kitapları hazırlamaya başladığı görülmektedir. Bu döneme kadar Çağatay döneminde kullanılan Arap alfabesiyle Çağatay Türkçesinin imlası kullanılırken Arap alfabesi üzerinde yapılmış olan ıslahatların sonucunda her Türk topluluğu kendi ana dili yani konuşma diline uygun olarak yeni yazı dili oluşturmuşlardır. Bu gelişmelerin sonucunda uzun süre ortak yazı dili olan Çağatay Türkçesinin dil özellikleri yerini artık her Türk toplumunun ağız özelliklerine dayalı yeni yazı dillerine bırakmıştır. Bu bildiride de ilk olarak Kırgız yazar ve şairleri tarafından geçiş dönemi dediğimiz dönemde Çağatay Türkçesinin imlasıyla yazılmış eserlerde geçen edatların günümüze kadarki gelişimi üzerinde durulmuştur.
kırgız türkçesi, edatlar, çağatay türkçesi