Türkler, Orta Asya’dan günümüze kadar gelen en köklü medeniyetlerden birisidir. Tarih boyunca yaşadıkları coğrafya, dini inançları, konar göçer yaşam tarzları ve bozkır kültürü devlet teşkilatının kutsal kabul edilmesinde önemli rol oynamıştır. Türklerde kutsal kabul edilen bu devlet algısının temelinde cihan hâkimiyeti düşüncesi ve Tanrı’nın yeryüzündeki kutlu temsilcisi olma vazifesi yer almaktadır. Dünyanın farklı bölgelerine giden Türkler bağımsızlık mefkûresi etrafında birleşerek devlet kurmuşlardır. Bu nedenle Türk kültüründe devletin devamlılığı ve bağımsızlığı esas alınmıştır. Türk kültürüyle ilgili meseleler bugüne dek pek çok araştırmanın konusu olmuştur. Oğuz Türklerinin siyasal ve sosyal yaşamlarını farklı açılardan anlatan Dede Korkut Hikâyeleri, Türk milletinin kültürel hafızasının incelenmesinde önemli bir kaynaktır. Mitolojik köklere dayanmakla birlikte bu hikâyeler içerisinde hem İslamiyet öncesi döneme hem de Türklerin Müslümanlığı kabul edişinden sonraki döneme ait birçok unsur bulunmaktadır. Çalışmamızda Oğuz yurdunun bilicisi, ak sakallı piri ve akıl hocası Dede Korkut’un duası, Türk kültüründe devlet algısı çerçevesinde incelenmiştir. Her hikâyenin sonunda kopuzuyla halkının iki cihanda mutlu olması için dua eden Dede Korkut aynı zamanda devletin de sonsuza kadar varlığını devam ettirmesini ister. Türk kültüründe kutsal yer-su kültü etrafında şekillenen bu duada devlet, dağ, ağaç ve su ile özdeş kabul edilmiştir. Kutlu dağlar ile devletin büyüklüğü, coşkun akan sular ile devletin sürekliliği, gölgeli ağaçlar ile devletin güçlü köklere sahip olduğu ifade edilmiştir. Bu bağlamda Dedem Korkut’un duasında olduğu gibi doğa unsurları ve devlet algısının birbirinden bağımsız düşünülemeyeceği tespit edilmiştir.
Dede Korkut, dua, yer-su kültü, Türk kültürü, devlet algısı